Engin Erkiner
Bu konuda İbrahim ile anlaşamadığımızı söyleyebilirim. İbrahim Lazkiyeli Muhabarat’a doğrudan laf atmadan duramazdı. Bazen “Bu hallere düşeceğini beklemiyordun değil mi?..” diye ileti gönderir. Bazen Facebook’ta başka isimle hesap açıp onunla arkadaş olur, ardından kalayı basardı.
Bunları bana anlattığında “Bırak şu ruh hastası tiple uğraşmayı, herif eşekten düşmüş karpuza döndü zaten” derdim.
Bana anlattıklarının yaptıklarının yarısı bile olduğunu sanmıyorum.
Yaptıklarını gereksiz görürdüm. Konuşmak değil işi bitirmek önemlidir, onu da yapmışız…
Sonra düşündüm, İbrahim çok da haksız değildi aslında…
Kendini ağır şekilde kandırılmış hissediyordu ve kazanılan büyük başarı sonrasında bu duygusu azalsa bile ortadan kalkmamıştı.
Her durumda kimin ne düşündüğüne fazla önem veriyordu. Kendisi de biliyordu ki devrimci hareketin küçük olmayan bir bölümü hiçbir özelliği olmayan insanlardan oluşuyordu. Bu insanlar sürekli konuşur, dedikodu yapardı; işleri buydu. Bugün taraftar olduklarına ertesi gün karşı olurlardı.
Bunları dikkate almanın ne gereği vardı?
İbrahim bu konuda gelişme gösterdi, bu tipleri daha az dikkate almaya başladı.
Antakya’nın eskilerinden bir kişi –İbrahim ile de görüşürdü- ikide bir bana telefon edip vazgeçirmeye çalışırdı. “Herkes sana karşı, yaptığını kimse doğru bulmuyor” derdi. Site o sırada yeni faaliyete geçmişti.
Ben de, “Bana ne bundan?..” derdim. Herkes bana karşıysa, bu karşı olanların sorunudur, benim değil. Yapacağız, bu kadar!
İbrahim malum tiple ikide bir dalgasını geçmeye devam ederdi.
Dedim ya bana anlattıkları yaptıklarının yarısı bile değildir.
İbrahim ile ilgili olarak bu kez yazabileceklerim bu kadar…
İbrahim Yalçın Haftası’nın sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Bu şekilde anma hiç de fena olmadı…
Daha sonra da yazmak isteyenler olursa bu site [ http://enginerkiner.org ] ve ilgili blog [ http://ibrahimyalcin-paris.blogspot.com ] onlara açıktır.