« Delikanlı bir çocuktu / Saçları kıvırcıktı / Gözleri ışıl ışıl gülerdi / Bıçkındı çalışkandı / Aşıktı sırılsıklam // Ölesiye sevdalı / Kurtuluşa tutkundu / Sözünden asla caymazdı / Sonsuzluğa gittiğinde / Paris’te sürgündü » İbrahim Yalçın

İBO'YU ANARKEN

Nuray Bayındır


Koskoca iki yıl oldu İbo yoldaşımızı görmeyeli. Şimdi onun ardından onu anlatmak biraz tuhaf geliyor. En son söylemem gerekeni hemen söyleyeyim. Bana öyle geliyor ki, o aramızdan hiç ayrılmadı. Ayrılması da pek mümkün değil, her zaman aklımızda.

Şu koskoca iki yılda değişen ve gün geçtikçe eksilen biz olduk. Telefonlarımızda hala adı var. Ama her gün mutlaka aradığımız ya da arandığımız bu numarasını silmeyi de düşünmedik hiç. ‘’İnsan yaşarken değerini bilmeli’’ sözü İbo ile ben ve eşim için birlikte geçirdiğimiz zaman sürecinde anlam kazanmıştır. Biz birbirimizi çok sevdik. Hatta o kadar alışmıştık ki birlikte olmaya, sanki evden biri olmuştu İbo. O gidince eksildik.

 Sabahları kahvaltıya geldiği zaman evin alışverişini yapardık. Arabasız dolaşmazdı. Bizde de araba olmadığından getir götür işi ona kalırdı. Hiç üşenmez ta Paris’in öbür ucundan kalkıp gelirdi yanımıza. Son zamanına kadar yaptı bunu sevgili yoldaşım. Evde onun her zaman oturduğu bir köşesi vardı. Ellerini ensesinin ardında çaprazlama tutup bacak bacak üstüne atar, derin bir nefes çekerdi her gelişinde. Bizimle birlikte olmak ona huzur veriyordu. Zaman zaman dillendirirdi de bunu. Birlikte geçmişe dair konuşurduk. Her gün, her gün aynı mevzu geçerdi. Ben kızar ‘’siz hiç başka bir şey konuşmaz mısınız’’ diye serzenişte bulunurdum. Geçmiş örgüt ilişkilerinin en ince detaylarına kadar iner süreci yorumlardı. Bıkmadan usanmadan yapardı bunu, hep bir hesaplaşma içindeydi. 

Birlikte çok seyahat yaptık. Çoğu gidişlerimiz eski arkadaşlarımızla buluşma amaçlıydı. Almanya, İsviçre, Avusturya ve Yunanistan’a gittik birlikte. Gerek yolculuklarımız sırasında olsun gerekse de gittiğimiz yerlerde yoldaşlar arasında neşe kaynağımızdı İbo yoldaş. Eski ilişkileri araştırır yeniden ilişkiye geçmek için çaba harcardı. Onun verdiği birçok adresten arkadaşlarımızı yeniden bulmuştuk. Çekim merkezi olmuştu İbo.

Yalnız her insan gibi onun da zaafları vardı. Kendisini yoldaşlık ilişkileri dışındaki kadınlar arasında vazgeçilmez çekim merkezi olarak görüyordu. Bizimle hiç çekinmez konuşurdu bu mevzuları. Kadınların kendisine ilgisinden övünç payı çıkararak konuşurdu. Ben de kendisini hep terslerdim. Ancak bu konuda hiç de haksız sayılmazdı hani, bir anımı anlatayım:

 Fransa’da oturum sürem bitmişti onu uzatmak için valiliğe gitmem gerekiyordu. Ancak yabancıların sıra numarası almak için sabahın saat 5’inde kapı önünde kuyruk beklediklerini öğrendik. Bu durumda İbo’nun arabasıyla gittik tabii ki. Hava soğuk. İbo’nun arabasında kalorifer yok. Neyse ki kuyruk bekleyenler arasında İbo bir tanıdığına rastlayınca ben o arkadaşın sıcak arabasına transfer oldum. Böylelikle saat 8h30’a kadar durumu idare ettik. Sıra numaramızı alıp içeri girdik, kendimize oturacak bir yer bulduk. Baktım yan tarafta en fazla yirmi yaşlarında gencecik sarışın bir genç kız sürekli bize doğru bakıyor. İbo’ya ben arabadayken mi konuştun bu kızla diye sordum. O da şaşırdı. ‘’Hayır konuşmadım, tanımıyorum’’ dedi. Sonra o genç kız kendisi için konuştuğumuzu hissetmiş olacak ki, geldi İbo’nun iki bacağının ortasında durup sırasını beklemeye başladı. Olacak şey değildi. Biz gülmekten yerlere yatıyoruz. Tabii ki İbo’ya malzeme çıkmıştı. ‘’Sen de gördün, bende suç yok kadınlar bana yanaşıyor’’ diyordu. O kadınları aramadan kadınlar onu bulurdu. Onun en büyük zaafı, -bu zaafsa eğer-kadınları kıramamasıydı. Dediğim gibi onun dergâhında her kadına yer vardı. Bu yönüyle de en büyük kadın dostuydu. Saf bir çocuk yüreği taşırdı aslında. Hiç kimseyi incitmek istemezdi. Benim bildiğim eşinden başka hiçbir kadının parmağına yüzük takmadı ve kimseye umut vermedi. Sevdi ve sevildi.

İnsan yoldaşlığın ne olduğunu ya da olmadığını can yoldaşlarını kaybedince daha iyi anlıyor. Yoldaşlık birbirine can gözüyle bakmaktır. Hesapsız, kitapsız olmaktır birbirine karşı. Bir şeye ihtiyacın olduğunda başvuracağın ilk adrestir yoldaşın. Birlikte ağlayıp birlikte güldüğündür yoldaş. İbrahim yoldaş böyle bir yoldaştı. Her konuda konuşabildiğim, çekincesizce eleştirip zamanı gelince de övdüğüm yoldaşımdı.

İki yıl aradan sonra bende kalan onun sıcaklığıdır en fazla. Gülüşü, kızdırmak için takılmaları, dostluğu hep tazeliğini koruyor ben sizinleyim diyor. Hanna yoldaşa dediğimi ona da demiştim. O bana kardeşimin yapmadığını yapmıştı. En çok ihtiyacım olduğu anda yanı başımda bitmişti. Kardeşim gibi sevmiştim onu. İbrahim yoldaşımda en son vedalaşırken kendisini eleştirmede haklı olduğumu söyledi. Keşke haklı olmasaydım da şimdi yanımızda olsaydı. Ona o kadar ihtiyacımız var ki…