Nuray Bayındır
Koskoca iki yıl oldu İbo
yoldaşımızı görmeyeli. Şimdi onun ardından onu anlatmak biraz tuhaf geliyor. En
son söylemem gerekeni hemen söyleyeyim. Bana öyle geliyor ki, o aramızdan hiç
ayrılmadı. Ayrılması da pek mümkün değil, her zaman aklımızda.
Şu koskoca iki yılda değişen ve
gün geçtikçe eksilen biz olduk. Telefonlarımızda hala adı var. Ama her gün
mutlaka aradığımız ya da arandığımız bu numarasını silmeyi de düşünmedik hiç.
‘’İnsan yaşarken değerini bilmeli’’ sözü İbo ile ben ve eşim için birlikte
geçirdiğimiz zaman sürecinde anlam kazanmıştır. Biz birbirimizi çok sevdik.
Hatta o kadar alışmıştık ki birlikte olmaya, sanki evden biri olmuştu İbo. O
gidince eksildik.
Sabahları kahvaltıya geldiği
zaman evin alışverişini yapardık. Arabasız dolaşmazdı. Bizde de araba
olmadığından getir götür işi ona kalırdı. Hiç üşenmez ta Paris’in öbür ucundan
kalkıp gelirdi yanımıza. Son zamanına kadar yaptı bunu sevgili yoldaşım. Evde
onun her zaman oturduğu bir köşesi vardı. Ellerini ensesinin ardında çaprazlama
tutup bacak bacak üstüne atar, derin bir nefes çekerdi her gelişinde. Bizimle
birlikte olmak ona huzur veriyordu. Zaman zaman dillendirirdi de bunu. Birlikte
geçmişe dair konuşurduk. Her gün, her gün aynı mevzu geçerdi. Ben kızar ‘’siz hiç
başka bir şey konuşmaz mısınız’’ diye serzenişte bulunurdum. Geçmiş örgüt
ilişkilerinin en ince detaylarına kadar iner süreci yorumlardı. Bıkmadan
usanmadan yapardı bunu, hep bir hesaplaşma içindeydi.
Birlikte çok seyahat yaptık. Çoğu
gidişlerimiz eski arkadaşlarımızla buluşma amaçlıydı. Almanya, İsviçre,
Avusturya ve Yunanistan’a gittik birlikte. Gerek yolculuklarımız sırasında
olsun gerekse de gittiğimiz yerlerde yoldaşlar arasında neşe kaynağımızdı İbo
yoldaş. Eski ilişkileri araştırır yeniden ilişkiye geçmek için çaba harcardı.
Onun verdiği birçok adresten arkadaşlarımızı yeniden bulmuştuk. Çekim merkezi
olmuştu İbo.
Yalnız her insan gibi onun da
zaafları vardı. Kendisini yoldaşlık ilişkileri dışındaki kadınlar arasında
vazgeçilmez çekim merkezi olarak görüyordu. Bizimle hiç çekinmez konuşurdu bu
mevzuları. Kadınların kendisine ilgisinden övünç payı çıkararak konuşurdu. Ben
de kendisini hep terslerdim. Ancak bu konuda hiç de haksız sayılmazdı hani, bir
anımı anlatayım:
Fransa’da oturum sürem
bitmişti onu uzatmak için valiliğe gitmem gerekiyordu. Ancak yabancıların sıra
numarası almak için sabahın saat 5’inde kapı önünde kuyruk beklediklerini
öğrendik. Bu durumda İbo’nun arabasıyla gittik tabii ki. Hava soğuk. İbo’nun arabasında
kalorifer yok. Neyse ki kuyruk bekleyenler arasında İbo bir tanıdığına
rastlayınca ben o arkadaşın sıcak arabasına transfer oldum. Böylelikle saat
8h30’a kadar durumu idare ettik. Sıra numaramızı alıp içeri girdik, kendimize
oturacak bir yer bulduk. Baktım yan tarafta en fazla yirmi yaşlarında gencecik
sarışın bir genç kız sürekli bize doğru bakıyor. İbo’ya ben arabadayken mi
konuştun bu kızla diye sordum. O da şaşırdı. ‘’Hayır konuşmadım, tanımıyorum’’
dedi. Sonra o genç kız kendisi için konuştuğumuzu hissetmiş olacak ki, geldi
İbo’nun iki bacağının ortasında durup sırasını beklemeye başladı. Olacak şey
değildi. Biz gülmekten yerlere yatıyoruz. Tabii ki İbo’ya malzeme çıkmıştı.
‘’Sen de gördün, bende suç yok kadınlar bana yanaşıyor’’ diyordu. O kadınları
aramadan kadınlar onu bulurdu. Onun en büyük zaafı, -bu zaafsa eğer-kadınları
kıramamasıydı. Dediğim gibi onun dergâhında her kadına yer vardı. Bu yönüyle de
en büyük kadın dostuydu. Saf bir çocuk yüreği taşırdı aslında. Hiç kimseyi
incitmek istemezdi. Benim bildiğim eşinden başka hiçbir kadının parmağına yüzük
takmadı ve kimseye umut vermedi. Sevdi ve sevildi.
İnsan yoldaşlığın ne olduğunu ya
da olmadığını can yoldaşlarını kaybedince daha iyi anlıyor. Yoldaşlık birbirine
can gözüyle bakmaktır. Hesapsız, kitapsız olmaktır birbirine karşı. Bir şeye
ihtiyacın olduğunda başvuracağın ilk adrestir yoldaşın. Birlikte ağlayıp
birlikte güldüğündür yoldaş. İbrahim yoldaş böyle bir yoldaştı. Her konuda
konuşabildiğim, çekincesizce eleştirip zamanı gelince de övdüğüm yoldaşımdı.
İki yıl aradan sonra bende kalan
onun sıcaklığıdır en fazla. Gülüşü, kızdırmak için takılmaları, dostluğu hep
tazeliğini koruyor ben sizinleyim diyor. Hanna yoldaşa dediğimi ona da
demiştim. O bana kardeşimin yapmadığını yapmıştı. En çok ihtiyacım olduğu anda
yanı başımda bitmişti. Kardeşim gibi sevmiştim onu. İbrahim yoldaşımda en son
vedalaşırken kendisini eleştirmede haklı olduğumu söyledi. Keşke haklı
olmasaydım da şimdi yanımızda olsaydı. Ona o kadar ihtiyacımız var ki…