Engin Erkiner
Son yıllarla kastedilen 2008 sonundan İbrahim’in ölümüne kadar geçen zamandır. Bu süre içinde dışarıya pek yansımayan değişik konuları konuştuk. Bunları birkaç yazı halinde anlatmaya çalışacağım.
İlki örgüt tarihidir.
Konu nereden ve nasıl açıldı şimdi hatırlamıyorum ama örgüt tarihi konusu gündeme geldi. Lazkiyeli Muhabarat bizim örgüt tarihi yazamayacağımız gibi garip bir iddia ortaya attı. Bakmayın “genel sekreter” filan geçindiğine, örgüt hakkında bilgisi azdı ama burada niyet başkaydı. Ortaya bir konu atılır, karşıdakiler de bu konuda yoğunlaşır ve böylece kendisinin ajan kimliğinin ortaya çıkarılması ikinci plana düşerdi. Bu nedenle üzerinde hiç durmadım. Örgüt tarihinin nasıl yazılması gerektiği üzerine sitede yer alan yazılara ekleme de yapmadım. Görüşümü kendime sakladım, şimdi bu konunun sırası değildi.
İbrahim ile konuyu başka bir vesileyle de konuştuk. Herif konuyu değiştirmek için önümüze yemler atıyordu ve bunlara kapılacağımızı sanıyordu. Bildiğimiz köylü kurnazlığı… Ne beni ne de İbrahim’i tanımayan insanlar bir takım iddialarda bulunuyorlardı. Maksat bizim bu kişilerle uğraşmamız ve böylece de asıl konunun geri planda kalmasıydı.
Bu kişilerle ancak kişinin ajan kimliğinin ortaya çıkarılmasına hizmet ettiği oranda uğraşacaktık.
Süreç büyük bir başarıyla sonuçlandı, herifin Muhabarat ilişkisi zaten biliniyordu, MİT ile 1978 operasyonunda anlaşması da ortaya çıkarıldı. Devrimci cinayetleri ve başka suçlarını burada tekrarlamayacağım.
Bunun yerine, o zaman üzerinde konuşmadığım örgüt tarihi konusuna gireceğim…
Örgüt tarihinin bu örgüt içinde yer almış ve değişik bölgelerde bulunan arkadaşlar tarafından tek olarak ya da bir araya gelerek yazılması olacak iş değildir ve nitekim bu konuda herhangi bir gelişme de olmadı. Olsaydı bile ortaya çıkan örgüt tarihi olmaz, yaşanılan olayların kronolojik sıralanması olurdu.
Son olarak iki tane kişisel tarih yayınladık: İbrahim Yalçın’ın Ey Hayat kitabıyla İrfan Dayıoğlu’nun Dik Duruş kitabı… Bu kitaplarda örgüt tarihiyle iç içe geçen kişisel tarih anlatılır. Bu tarih şüphesiz örgüt tarihinin bir bölümüdür. Diyelim ki çok sayıda arkadaş ister tek olarak isterse de grup olarak böyle kitaplar yazdılar… Bunların bir araya toplanması örgüt tarihi anlamına gelmez. Tarih, olayların anlatılmasından ibaret değildir.
Olay anlatımına dayanan tarih eski bir tarih anlayışıdır ve 1950’li yıllardan başlayarak değişmiştir. Bu değişimin iki önemli noktası şöyle belirtilebilir:
Birincisi: Tarih soru temelinde anlatılır. THKP-C (Acilciler)’in özgünlükleri nelerdir ve bunlar nereden çıkmıştır?
Kitle olarak küçük ile orta arasında yer alan bu örgüt olarak neden bu kadar biliniyor?
Benzerlerinin isimleri geri planda kalırken hatta neredeyse unutulurken bizde neden böyle olmadı?
Bu sorunun cevabı nasıl bir ortamda kurulup gelişme gösterildiğiyle yakından ilgilidir.
İkincisi: Örgüt tarihi 1974 yılında kuruluştan 1988’de sona erişe kadar olan dönemi kapsamaz. Kuruluş öncesi ve sona eriş sonrası vardır. Örgütün olmadığı dönemde de örgüt tarihi vardır.
1974’de İlker, Yüksel, Necati ve ben “haydi örgüt kuralım” diye bir araya gelmedik. 1970’ten başlayan gelişmeler olmasaydı, bu insanlar da bir araya gelmezdi. Bu dönemde örgüt yoktur, düşüncesi bile yoktur, ama bu dönem örgüt tarihine dahil edilmek zorundadır.
Örgüt 1988 sonunda İbrahim Yalçın’ın da içinde yer aldığı büyük ayrılıktan sonra bitti.
Bu olaydan 20 yıl sonra, 2008’den başlayarak örgüt tarihinin yeniden ele alınması ve kamuoyuna açık olarak konuşulması bu tarihe dahil değil midir?
Örgüt 20 yıldır yoktur ama tarihi vardır. Örgütün var olduğu tarihe geri dönülmüş ve bilinmeyen, sürekli örtbas edilmeye çalışılan önemli noktalar ortaya çıkarılmıştır. Bu da o tarihin önemli bir parçası değil midir?
Örgüt tarihinin örgüt sona erdikten sonra da sürmesi bize özgü değildir.
Devrimci Yol bu konuda iyi bir örnektir. DY örgüt olarak 1980 yılı ortalarında sona erdi. Avrupa’da varolan ve Devrimci İşçi adını kullanan grup da bundan kısa süre sonra faaliyetine son verecekti.
Araya sessizlik dönemi girdi ve bir süreden beri bu örgütün tarihi yeniden gündemdedir.
Neden, çünkü yeniden örgütlenebilmek için örgüt tarihinin bazı özellikleri öne çıkarılarak yeniden konuşuluyor. Değişen dünyanın gerektirdiği açılımları yapamadan geçmişin bazı yönlerini öne çıkarmakla sonuç alınabileceğini sanmıyorum ama bir süreden beri gerçekleşen bu çaba da geçmişin o tarihine dahildir, o tarihin sürmesidir.
DY bir örgüt olarak yıllardır yoktur ama ÖDP de bu tarihin uzantısı ve dolayısıyla da bileşeni sayılmalıdır. Başka uzantı bileşenler de bulunuyor ama konumuz bunları sıralamak değildir. Her durumda o tarih farklı bileşenlere ayrılarak sürmektedir.
Başka örgütlerden örnekler de verilebilir.
Kısacası hangisi anlatılırsa anlatılsın örgüt tarihi “genişlemiş örgüt tarihi” olarak düşünülmeli ve örgütün var olduğu zaman aralığından daha uzun bir zamana yayılmalıdır.
Başka türlü o örgütü ne anlayabilirsiniz ne de gerektiği gibi anlatabilirsiniz.
Böyle bir tarih olayları kronolojik sıralamayla anlatmanın epeyce ötesine geçer.
Devrimci Yol, Kurtuluş ve biz Ankara kökenli örgütleriz. Kuruluş ve yayılma bu kentten başladı denilebilir. PKK tarihinde de Ankara’nın yeri önemlidir.
Burada mesela “Ankara nereden çıktı?” diye sorulmalıdır.
Cumhuriyet tarihindeki toplumsal muhalefette Ankara yok gibi bir şeydir, önemi 1959 sonrasında başlar ve hızla büyür. THKO büyük oranda Ankara örgütüdür, THKP-C için de bu kent önemlidir. Bunun nedenini 1968’den Ne Kaldı? kitabında anlatmaya çalıştım. Biz bunun devamıydık.
Örgüt tarihinde tabii ki önemli olaylar yer almalıdır ama sadece bunları içeren tarih, gerçekte tarih değildir, hayli eksiktir.